Karanlık Mod
19-01-2025
Logo
Ders: 2 – Yasin Suresi 13 ila 24. Ayetlerin tefsiri, Ashab-ı Karye Kıssası
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salât ve selam güvenilir ve sözünün eri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olsun. Allahım senin öğrettiklerin dışında ilmimiz yoktur, her şeyi hakkıyla bilen ve hakîm olan sensin. Allahım, bize faydalı ilmi öğret, öğrendiklerimizden de faydalanmayı nasip et, ilmimizi arttır. Bize hakkı hak olarak göster ve bizi ona tabi olmakla şereflendir, batılı da batıl olarak göster ve bizi ondan sakınmakla rızıklandır. Bizi sözü işitip ona en güzel şekilde tabi olanlardan eyle, bizi rahmetinle, salih kulların arasına kat.
Değerli kardeşlerim, Yasin Suresi’nin 14. Ayeti ve devamında Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

﴾ وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءَهَا الْمُرْسَلُونَ (13) إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ (14) قَالُوا مَا أَنْتُمْ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَمَا أَنْزَلَ الرَّحْمَنُ مِنْ شَيْءٍ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا تَكْذِبُونَ (15) قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ (16) وَمَا عَلَيْنَا إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ (17) قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ ﴿

[ سورة يس ]

 “Onlara malum şehir halkını (Ashab-ı karye) örnek göster. Oraya elçiler gelmişti. Biz kendilerine iki kişi göndermiştik ama ikisini de yalancılıkla itham ettiler. Bunun üzerine bir üçüncüyle destekledik. Onlar “Biz size gönderilmiş elçileriz” dediler. Diğerleri ise şöyle karşılık verdiler: “Siz de ancak bizler gibi insanlarsınız. Hem Rahman herhangi bir şey indirmiş değil; siz sadece yalan söylüyorsunuz!” “Rabbimiz biliyor ki” dediler, “Biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz. Bize düşen, açıkça tebliğ etmekten ibarettir.” (İnkârcılar) şu karşılığı verdiler: “Doğrusu sizin yüzünüzden üzerimize uğursuzluk geldi.”  

[ Yasin Suresi: 13-18 ]

Üzerimize uğursuzluk geldi yani sizin sebebinizle kötü şeyler yaşadık, dediler. Ancak uğursuzluk bir cahiliye âdetidir. O dönemde bir kişinin sağından bir kuş uçarsa bunu iyi bir şey olarak görür, solundan uçarsa bunu uğursuzluk addederlerdi. Eğer kuş yoksa bir kuşu salarlar ve öyle bakarlardı. Kuş sağ tarafa uçarsa bu uğur, sol taraf uçarsa uğursuzluk demekti. Kuşu salarlar ve bu kişi uğursuzluk gördü derlerdi. 
Ayetlere devam etmeden önce, uğursuzluk kavramının hiç bir şekilde aslı yoktur. Hiçbir günde uğursuzluk bulunamaz. Yine hiçbir rakam uğursuz sayılamaz. Hiç kimsenin ayağı uğursuz gelmez. Veya bir kadınla evlenildi diye bu kadın sebebiyle bize kötülük geldi denemez. Bunların hepsi şeytanın eşlerin, kardeşlerin, ortakların arasını açmak için sarf ettiği sözlerdir. 
Yine bir kuşun sağ tarafa uçmasının uğur, sol tarafa uçmasının uğursuzluk olması hikâyesinin de dinde aslı yoktur. Rasulullah (s.a.v.) varlıkların efendisi, Hakk’ın sevgilisidir. Oğlu İbrahim vefat ettiğinde güneş tutulmuştu. Ashab-ı Kiram güneşin İbrahim’in vefatı sebebiyle tutulduğunu düşündüler. Bu haber Efendimiz (s.a.v.)’e ulaştığında yanlarına gidip kalktı ve şöyle hitap etti: “Güneş ve ay Allah’ın ayetlerindendir, kimsenin sebebiyle tutulmazlar.” Burçlar ve buna bağlı karamsarlık, ayın 13. Gününde yaşanan sorunlar veya çekmecede bulunan bir sözün uğursuzluk getirmesi, bunların hepsi kafa karıştırmaktan başka bir şey asla değildir, hiç birinin aslı ve doğruluğu yoktur. Allah Teâlâ buyuruyor ki:

﴾ قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ (18) ﴿

[ سورة يس ]

 “(İnkârcılar) şu karşılığı verdiler: “Doğrusu sizin yüzünüzden üzerimize uğursuzluk geldi. Eğer vazgeçmezseniz, biliniz ki sizi taşlayacağız ve tarafımızdan size acı veren bir işkence yapılacaktır.”  

[ Yasin Suresi: 18 ]

İkinci kısım: Dediler ki uğursuzluk kendinizdendir, karamsarlık kendinizdendir, yine iyimser olmak da sizdendir. Bir günah işlerseniz karamsar olursunuz ve haklısınız! Eğer Allah’a itaat ederseniz de iyimser olursunuz. Hayırlı şeyler size dışarıdan gelmez, ancak içinizden gelir. Şer de yine dışarıdan değil içerden gelir. Kul ancak günahından korkar, sadece Rabbinden ister. Dünyada korkunç insanlar, çok kötü hastalıklar, böcekler, virüsler ve kötü insanlar vardır. Onlardan korkmayın, sadece günahınızdan korkun. Çünkü asıl günahınız onların hepsini size musallat eder. Onlardan değil, günahınızdan korkun! Zira günahınız onları çağırır, onları güçlendiren de günahlarınızdır. İnsan günah işlediği zaman karamsar olmalıdır, aksi halde aptaldır. Cezasını beklemelidir. Malı haramsa, o malının yok olmasını beklemelidir. Tabi ki bu tövbe edip itaat etmedikçe gerçekleşecektir. Sosyal ilişkileri bozulduğunda tövbe etmezse eğer evliliğinin sıkıntıya sürükleneceğini bilmelidir. Yine çocuklarını ihmal ederse, onların itaatsizliğini beklemeli, yine karısını ihmal ederse onun ihanetini beklemelidir. Yani uğursuzluk sizin elinizdedir. Kötülük insanın içindedir. Eğer haram yolla gelir elde ediyorsanız dükkânınızın yanmasını, paranıza el konulmasını, ticaretinizin bitmesini ve iflası görebilirsiniz. Ama eğer işiniz hayırlı bir iş ise hep iyimser davranıp “Allah’ın bize takdir ettiğinden başka hiçbir şey olmayacak” demelisiniz. Allah size iyi bir yaşam vaat etti, bu nedenle hayırlı olması sizin elinizde, dışsal bir etki olamaz, hatta şeytan bile… Allah Teala buyuruyor ki:

﴾ وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْأَمْرُ إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِي عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ إِلَّا أَنْ دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلَا تَلُومُونِي وَلُومُوا أَنْفُسَكُمْ مَا أَنَا بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنْتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَا أَشْرَكْتُمُونِي مِنْ قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ(22) ﴿

[ سورة إبراهيم ]

 “Allah’ın hükmü yerine getirilince şeytan şöyle der: “Şüphesiz Allah size gerçek bir vaatte bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım. Aslında benim sizi zorlayacak gücüm yoktu; benim yaptığım size çağrıda bulunmaktan ibaretti; siz de benim çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben daha önce, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim.” Doğrusu zalimler için elem verici bir azap vardır.”  

[ İbrahim Suresi: 22 ]

Kim bir kâhine giderse Hz. Muhammed (s.a.v.)’e indirileni inkâr etmiş olur, kim de bir büyücüye gider, ona inanırsa kırk sabah namazı kabul olmaz. Uğursuzluğumuz kendimizden… Malınızın zekâtını veriyorsanız, doğru yolda, istikamet üzeresiniz, korkmayın. Ebu’d-Derda (r.a)’nın şehirde ticari bir işletmesi vardı. Ona “Ey Ebu’d-Derda dükkânın yandı” dediler. O da “Allah Teâlâ bunu yapacak değildir! Gidin bakın” Şeklinde cevap verdi. Teyit ettiler, onun dükkânı değildi. Zekâttan kaçınmak dışında ne karada ne de denizde mal zayi olmaz. Anne babanıza iyilik ederseniz, çocuklarınızın da size iyilik ettiğini göreceksiniz. Eşinizi dini sebebiyle seçerseniz ondan bir kötülük görmeyeceksiniz. Yani hayır da, şer de senin elinde… Hud (a.s.) ne buyurmuştu? Şöyle ki:

﴾ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لَا تُنْظِرُونِي(55) ﴿

[ سورة هود ]

 “Haydi, hepiniz bana tuzak kurun, bana aman vermeyin!”  

[ Hud Suresi: 55 ]

Siz elli tane vahşi korkunç bir canavar ile karşı karşıyasınız. Ama her canavarın dizgini adil, güçlü ve merhametli bir insanın elinde sıkı sıkıya bağlı, sizin o canavarlarla bir ilginiz yok, dizginleri elinde tutanlarla bir ilişkiniz var. Eğer onlar sizden razıysa canavarları sizden uzak tutarlar. Ama size kızgınlarsa daha da yaklaştırırlar. Ayetler çok önemli:

﴾ قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ (18) قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِنْ ذُكِّرْتُمْ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ(19) ﴿

[ سورة يس ]

“(İnkârcılar) şu karşılığı verdiler: “Doğrusu sizin yüzünüzden üzerimize uğursuzluk geldi. Eğer vazgeçmezseniz, biliniz ki sizi taşlayacağız ve tarafımızdan size acı veren bir işkence yapılacaktır. Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.” 

[ Yasin Suresi: 18-19 ]

Öyleyse kul günahından başka hiçbir şeyden korkmaz ve sadece Allah’tan ister. Ürkütücü olaylar, Böcekler, zalim insanlar, evlilikte sadakatsizlikler var. Ama siz hiçbir şeyden korkmayın. Korkmanız gereken şey günahlarınız, zira bunların hepsine sizi götürecek olanlar onlar… Eğer Allah’ın dini üzere sabit kalır, istikametinizi bozmazsanız, Allah’tan razı olur, karamsarlığa düşmezsiniz. Ben her hayrı Allah’tan isterim. Çünkü O (c.c) şöyle buyuruyor:

﴾ مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ(97) ﴿

[ سورة النحل ]

 “Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış bir insan olarak dünya ve âhirette yararlı işler yaparsa kesinlikle ona güzel bir hayat yaşatacağız ve böylelerinin ecirlerini de muhakkak surette yapmış olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.”  

[ Nahl Suresi: 97 ]

Yine Cenab-ı Hak buyuruyor ki:

﴾ وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ (20) اتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْأَلُكُمْ أَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ (21) ﴿

[ سورة يس ]

 “O sırada şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi; şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun. Sizden bir ücret istemeyen o kimselere tâbi olun; onlar doğru yoldadırlar.”  

[ Yasin Suresi: 20-21 ]

İnsan doğası gereği menfaatine göre hareket eder. Maddiyata çok değer veren insanlar vardır, parasız konuşmazlar. Eğer övgü istemeyen, ne yeşile (dolar), ne kırmızıya (altın), ne de beyaza (gümüş) meyletmeyen, sadece Allah rızasını gözeten birini bulursanız, işte doğru yolda olan odur. Allah Teala buyuruyor ki: “Sizden bir ücret istemeyen o kimselere tâbi olun; onlar doğru yoldadırlar.” Sonra da Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

﴾ وَمَا لِيَ لَا أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (22) أَأَتَّخِذُ مِنْ دُونِهِ آلِهَةً إِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمَنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئاً وَلَا يُنْقِذُونِ(23) ﴿

[ سورة يس ]

 “Hem ne diye beni yaratan ve sizin de dönüp kendisine varacağınız Allah’a kulluk etmeyeyim ki? Hiç O’ndan başka mâbudlar edinir miyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek isterse onların şefaati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar.”  

[ Yasin Suresi: 22-23 ]

Tabiinin büyüklerinden olan Hasan-ı Basri Efendimiz, Yezid b. Muaviye’nin Basra valisinin yanındaydı. Muaviye’nin veziri ona posta yoluyla bir mektup gönderdi. Mektubu açtı. Gelen emirde zulüm vardı. Ne yapacağını şaşırdı. Emri uygulasa Yezid ondan razı olacak ama Allah’ın gazabını hak edecekti. Allah’ın emrini uygularsa Allah Teâlâ ondan razı olacak ama Yezid’i kızdırmış olacak, belki de Yezid onu azledecekti. Bu emri Hasan-ı Basri’ye gösterdi ve “Ne yapmalıyım ey İmam?” diye sordu. Hasan-ı Basri de şöyle cevap verdi: “Allah seni Yezid’den alıkoyar, ondan seni korur ama Yezid seni Allah’tan men edemez.” İşte bu bizim çok ihtiyaç duyduğumuz bir söz! Allah Teâlâ bir şeyi istediği zaman, tüm dünya bir araya gelse ve bunu engellemek isteseler, başaramazlar! Allah Teâlâ senin yanındaysa kim sana karşı durabilir, Allah Teâlâ senin karşındaysa kim senin yanında olabilir. İnsan bazen güçlü birine çok büyük bir sadakatle bağlı olur, canını ona feda eder. Ama sonra bir hastalık gelir başına ve o güçlü adam ancak onu lüks bir hastaneye götürebilir. Sonunda da bu kişi vefat eder. Onu bu hastalıktan kurtarabildi mi? Ama Allah Teâlâ buna kadirdir. Çünkü en güçlü olan rabbimizdir. Siz bir ordudaysanız yüksek rütbeli bir üstünüz bir emir verdiğinde onu yerine getirmemeniz mümkün mü? Allah Teâlâ güçlülerin de en güçlüsüdür. İşte sözün özü budur… Allah Teâlâ buyuruyor ki:

﴾ وَمَا لِيَ لَا أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (22) أَأَتَّخِذُ مِنْ دُونِهِ آلِهَةً إِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمَنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئاً وَلَا يُنْقِذُونِ (23) إِنِّي إِذاً لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ (24) ﴿

[ سورة يس ]

“Hem ne diye beni yaratan ve sizin de dönüp kendisine varacağınız Allah’a kulluk etmeyeyim ki? Hiç O’ndan başka mabutlar edinir miyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek isterse onların şefaati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar. İşte o takdirde (başka bir tanrı edinirsem) ben apaçık bir sapkınlık içine düşmüş olurum.”  

[ Yasin Suresi: 22-24 ]

İnsan Allah’ı unutur ve O’ndan başka şeylere itaat ederse apaçık bir sapkınlığa düşer. Bir de uzakta olan bir dalalet vardır. Mesela kişi arabasıyla Mekke’ye gitmek ister ama tabela gittiği yerin Cidde olduğunu işaret ediyordur. Bu kişi kocaman tabelaya rağmen o yola girerse apaçık bir sapkınlık, yoldan çıkma içine düşer. Ama bilmeden yanlışlıkla bir yola girer de, orada kilometrelerce yürür sonra da hata ettiğini anlarsa, bu uzak bir dalalettir yani dolaylı olarak ve anlamadan yoldan çıkmış demektir. Öyleyse bir uzaktaki dalalet vardır, bir de apaçık görünen bir son vardır. Ama İnsan güçsüz ve aşağılık bir varlığa itaat eder, her şeyi gören o yüce yaratıcıya isyan eder.

Mevcut Diller

Resmi Gizle